ISO 9001 Risk Nedir? Bir Psikolojik Mercekten Bakış
İnsan Davranışlarının Ardındaki Psikolojik Dinamikler
Bir psikolog olarak, insan davranışlarını anlamaya çalışırken hep kendime şu soruyu sorarım: “Neden insanlar belirli riskleri görmezden gelir ya da onlarla yüzleşmeye cesaret edemez?” ISO 9001 gibi uluslararası kalite yönetim standartları, özellikle risklerin yönetilmesi ve önlenmesi konusunda ciddi bir baskı oluşturur. Ancak, insanların bu risklere yaklaşımı yalnızca teknik bir mesele değildir. Aynı zamanda, bir davranış biçimi, bir tutum ve nihayetinde bir psikolojik süreçtir. Peki, ISO 9001’deki “risk” kavramı, bireysel ve toplumsal psikolojimize nasıl etki eder?
ISO 9001 ve Risk: Bilişsel Psikoloji Perspektifi
ISO 9001’in temelinde kaliteyi iyileştirme ve riski minimize etme anlayışı yatar. Ancak, bu süreçte çoğu zaman karşımıza çıkan bir bilişsel engel vardır: Risk Algısı. İnsanlar, bazen riskleri küçümseme ya da görmezden gelme eğiliminde olabilirler. Bilişsel psikolojiye göre, bu durum bilişsel yanılgılar ve belirsizlikle başa çıkma stratejileri ile ilgilidir.
Bilişsel yanılgı dediğimizde, insanların belirli durumlar karşısında yanlış kararlar almasına yol açan düşünsel hatalardan söz ediyoruz. ISO 9001 gereklilikleri riskleri doğru bir şekilde analiz etmeyi ve yönetmeyi öngörürken, insanlar genellikle mevcut durumu yeterince kötü görmeme ya da geleceği daha iyi hayal etme eğilimindedir. Bu, insanların gerçekte var olan risklere karşı duyarsızlaşmalarına neden olabilir. Örneğin, bir çalışan, potansiyel kalite problemlerini göz ardı ederek süreci hızlandırmaya çalışabilir. Bu durumda, risk algısı bozulur ve gerçek tehlikeler gözden kaçabilir.
Duygusal Psikoloji: Risklere Duygusal Tepkiler
İnsanlar risklere sadece düşünsel değil, aynı zamanda duygusal bir yanıt verirler. Duygusal psikoloji, insanların risklere nasıl tepki verdiğini anlamamıza yardımcı olur. ISO 9001 gibi standartlar, riskleri belirleyip bunlara karşı önlemler almayı gerektirirken, insanların bu süreçte yaşadıkları duygusal tepkiler oldukça önemlidir. Duygusal olarak, bir çalışan, riskleri fark ettiğinde kaygı, stres ya da korku gibi duygular yaşayabilir. Bu duygular, bazen insanların riskleri daha fazla görmelerine neden olabilirken, bazen de risklere karşı duyarsızlaşmalarına yol açar.
Kaygı, çoğu zaman insanları riski görmeye iterken, korku ve stres duyguları, onları bu risklerden kaçınmaya yönlendirebilir. Bu duygusal yanıtlar, insanların bazen olumsuz sonuçları görmezden gelmelerine veya riski tamamen göz ardı etmelerine neden olabilir. ISO 9001’in risk yönetimi süreci, bu duygusal engelleri aşmaya çalışarak, iş yerinde daha sağlıklı bir risk değerlendirmesi yapılmasını teşvik eder. Yine de, duygusal tepkiler, doğru kararları almanın önünde bir engel olabilir.
Sosyal Psikoloji: Toplumsal Normlar ve Risk Yönetimi
Sosyal psikoloji, insanların başkalarının davranışlarından nasıl etkilendiklerini ve toplumsal normların risk alma davranışlarını nasıl şekillendirdiğini anlamamıza yardımcı olur. ISO 9001 gibi kalite standartlarının başarılı bir şekilde uygulanması, yalnızca bireysel kararlar değil, aynı zamanda toplumsal normlar ve grup dinamikleri ile de ilişkilidir. İnsanlar, genellikle grup içindeki davranışlarını, diğerlerinin tutumları ve davranışları doğrultusunda şekillendirirler. Eğer bir ekip, risklerin önemini küçümseyerek ya da göz ardı ederek hareket ederse, diğer üyeler de benzer bir yaklaşım benimseyebilir. Bu durum, tüm organizasyonun riskleri yönetme şekline doğrudan etki eder.
Grup düşüncesi (groupthink) olarak bilinen bu psikolojik durum, bireylerin kendi düşüncelerini gruptaki çoğunluğun düşüncesine göre şekillendirmesiyle ortaya çıkar. Bu, özellikle organizasyonlarda büyük risklere yol açabilir. Eğer bir ekip, riskleri göz ardı etmek konusunda bir eğilim gösterirse, bu, tüm organizasyonun kalite yönetim sistemini ve ISO 9001 uyumunu tehlikeye atabilir.
ISO 9001 ve Risklerin Yönetilmesi: İçsel Sorgulama
ISO 9001’in risk yönetimi gereklilikleri, sadece prosedür ve politikalardan ibaret değildir. Bu süreç, aynı zamanda bireylerin içsel dünyasına dair derin bir sorgulamayı da gerektirir. Kendimize şu soruları sorarak risk yönetimini daha etkili hale getirebiliriz:
Riskleri küçümsemek, başkalarına bakarak hareket etmek veya duygusal tepkilerle yönetmek, bizi daha güvenli bir konuma mı getirir?
Gerçek risklere karşı duyarsızlaştığımızda, sadece kendimize değil, başkalarına da zarar verir miyiz?
Bir organizasyon, ISO 9001 standartları doğrultusunda risklerini yönetmeye çalışırken, sadece teknik değil, psikolojik bir değişim sürecini de başlatmış olur. Bu, insanların risklere nasıl yaklaştıkları ve bu yaklaşımların toplumsal ve duygusal boyutlarının bir birleşimidir.
Sonuç olarak…
ISO 9001’in risk yönetimi, psikolojik bir mercekten bakıldığında, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli değişimlere yol açabilir. İnsanların riskleri algılayış biçimi, bilişsel, duygusal ve sosyal faktörlere dayanır. Bu faktörler, sadece organizasyonların değil, aynı zamanda bireylerin de riskleri daha bilinçli ve etkili bir şekilde yönetmelerini sağlayabilir. Eğer risklere karşı duyarsızlaştığımızı düşünüyorsak, bu yazı bir hatırlatmadır: Kendi içsel algılarımızı sorgulamak, hem kişisel hem de profesyonel anlamda daha sağlam kararlar almamıza yardımcı olabilir.