İçeriğe geç

Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı’nı kim imzaladı ?

Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasındaki Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı (BTC) projesi resmen nasıl, kimler tarafından, ne amaçlarla “imzalandı / başlatıldı” konusuna dair bu yazı hem sorular sormayı hem de bu dev projenin ardındaki güç dengelerini, şüpheleri ve tartışmalı yanları öne çıkarmayı hedefliyor.

Projenin imzalanması: Kim, ne zaman, neden?

BTC boru hattı için üç ülkenin hükümetleri 18 Kasım 1999’da, Organization for Security and Co-operation in Europe (OSCE) zirvesinde, bir “üçlü hükümetlerarası anlaşma” (inter‑governmental agreement) imzaladı. Bu anlaşmayı o sırada görevde olan devlet başkanları — Heydar Aliyev (Azerbaycan), Eduard Shevardnadze (Gürcistan) ve Süleyman Demirel (Türkiye) — resmen imzaladılar. ([georgianencyclopedia.ge][1])

Bu üçlü anlaşmaya ek olarak, projeyi 29 Ekim 1998’de ilan edilen Ankara Deklarasyonu altında destekleyen ülke listesinde Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye yanında Kazakistan ve Özbekistan ile — bu desteğin arkasında uluslararası jeopolitik oyuncu olarak — Amerika Birleşik Devletleri gibi güçler de yer aldı. ([Vikipedi][2])

Yani: imza atmaktan öte — bu hattın altyapısını, güzergâhını, jeopolitik arka planını, yatırımını büyük ölçüde bu devlet başkanlarının ve arka plandaki küresel çıkarların ortak almasının sonucu diyebiliriz.

Amaç ve Vaat: Enerji Bağımsızlığı mı, Jeopolitik Köprü mü?

BTC’nin ilan edilen hedefi, Hazar bölgesindeki petrolü — özellikle Azerbaycan’ın petrolünü — Rusya ve eski Sovyet güzergâhlarına bağımlı kalmadan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden Akdeniz’e taşıyarak Batı piyasalarına ulaştırmaktı. Böylece hem Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye enerji ihraç‑taşıma koridoru haline gelecek, hem de Rusya etkisinden bağımsız bir rota kurulmuş olacaktı. ([Vikipedi][2])

Ayrıca bu proje, Türkiye’yi Doğu–Batı arasında stratejik bir enerji köprüsü, bölgesel bir aktör olarak konumlandırıyordu. ([tccb.gov.tr][3])

Dolayısıyla BTC, salt bir ekonomi ya da enerji hattı değil; aynı zamanda bölge jeopolitiğinde dengeleri değiştirecek bir güç hamlesiydi.

Kritik Noktalar: Neden Herkes Mutlu Değildi?

1. Jeopolitik bağımlılık ve dış müdahale

Bu proje, adeta küresel ve bölgesel güçlerin ortak çıkarlarının kesiştiği bir alana dönüştü. Özellikle ABD’nin — stratejik ve enerji politikaları çerçevesinde — projeyi desteklemesi, hattın küresel enerji dengeleri açısından bir araç hâline gelmesi anlamına geliyordu. Bu da BTC’yi, sadece “kozmetik bir enerji hat” değil, bir jeopolitik enstrüman haline getiriyordu. ([Vikipedi][2])

2. Yerel topluluklar ve çevresel kaygılar

Boru hattının güzergâhı uzun, dağlık ve jeolojik olarak hassas bölgelerden geçiyor. Bu da çevresel riskleri ve olası kazaları beraberinde getiriyor. Sonradan yaşanan boru hattı patlamaları, grevler, çevre protestoları bu riskin hayal olmadığına dair ciddi uyarılar. ([ejatlas.org][4])

3. Gerçek refah mı, kurgu mu?

BTC genellikle bölge için refah ve kalkınma vaadiyle satıldı: yeni iş alanları, Türkiye’de enerji transferi, Azerbaycan’da petrol zenginliği… Ama gerçekte bu proje, yerel halklar için ne kadar “kalkınma” getirdi? Türkiye’nin sadece taşıyıcı ülke olarak konumlanması, esas zenginliğin çoğunlukla petrol sahibi ülkelere ve büyük enerji şirketlerine kalması tartışmalı.

4. Sivil toplum, şeffaflık, demokratik denetim eksikliği

Bu tür mega projelerde — özellikle enerji devleri, uluslararası sermaye ve devletlerin iç içe geçtiği projelerde — sivil toplumun sesi genellikle kısıtlı kaldı. BTC ile ilgili karar süreçlerinde halkın, yerel toplulukların, çevrecilerin nasıl dahil olduğuna dair yeterince bilgilendirme oldu mu? Cevap net değil. Bu ise demokratik hesap verebilirlik açısından büyük bir eksik.

Provokatif Sorular: Gerçekten Kim Kazandı?

Bu boru hattı, “bölgesel kalkınma” maskesi altında mı planlandı, yoksa esas amaç büyük güçlerin enerji jeopolitiğine hizmet miydi?

Türkiye gerçekten enerji rotası olarak “bağımsız ve stratejik köprü” mu oldu, yoksa sadece petrol taşımacılığı yapan bir boru hattı güzergâhına mı indirgenmiş oldu?

Bu proje çevresel riskleri göze alırken, yerel halkların onayı ve çıkarı ne kadar gözetildi — ya da hiç gözetildi mi?

Bugün dünyada yenilenebilir enerji konuşuluyorken, böyle eski tip mega petrol projelerine neden hâlâ destek veriliyor?

Sonuç: BTC Bir Başarı mı, Risk mi — Yoksa Her İkisi Mi?

Bakü‑Tiflis‑Ceyhan boru hattı, imzayı atan liderler — Aliyev, Shevardnadze, Demirel — ve arka plandaki küresel güçlerin ortak çıkarlarıyla doğdu. Bu, büyük bir jeopolitik hamleydi. Ancak projenin ardındaki gerçek kazançlar, kimlerin cebine girdi; kimler risk aldı, kimler çevresel bedel ödedi — bunlar hâlâ tartışmalı.

Enerji, ticaret, güç dengesi açısından BTC bir başarı sayılabilir. Ama “bölgede halk için, doğa için, şeffaflık için” düşünüldüğünde; BTC yükünün büyük kısmını toplumun, doğanın ve belki de demokratik sorumluluğun çektiğini söyleyebiliriz.

Okuyucu olarak sizin görüşünüz ne? Sizce BTC hattını kim kazandı — büyük devletler ve şirketler mi, yoksa “taşıyıcı ülke” Türkiye ve boru hattı güzergâhındaki halklar mı? Yorumlarda buluşalım.

[1]: “Baku–Tbilisi–Ceyhan Pipeline”

[2]: “Baku–Tbilisi–Ceyhan pipeline”

[3]: “T.C.CUMHURBAŞKANLIĞI : Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Açılış …”

[4]: “Baku–Tbilisi–Ceyhan pipeline, Georgia – Ej Atlas”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ayanperde.com.tr Sitemap
ilbet canlı maç izlesplash